Editorials
Sayı Editöründen
Prof.Dr. Haldun GÜNER
Article Language: TR
Copyright Ⓒ 2024 by Türkiye Klinikleri. This is an open access article under the CC BY-NC-ND license (
http://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0/)
Tıp Fakültelerinin durumu:
Değerli meslektaşlarım,
Bugün ülkemizde 50 kadar tıp fakültesi bulunduğunu sanıyoruz. Sanıyoruz çünkü tıp fakültelerine her gün yenileri eklenmektedir. Ortalama her yıl 4.500 kadar gencimiz tıp fakültelerinden mezun olarak hekim ordusuna katılmaktadır. İki yıl önce ortalama 80 bin kadar doktorumuz vardı. Nüfusumuzun 65 milyon olduğunu varsayarsak 800 kişiye bir doktor düşmekteydi.
Nüfus artışımızın kaba bir rakamla %1.5 olduğunu varsayalım (%1.4 Sağlık bakanlığı verileri). Her yıl nüfusumuza kabaca, bir milyon civarında bir nüfus ilave olmaktadır. İşi karıştırmamak için kaybettiklerimizi hesaba katmazsak iki yılda 67 milyon olmuşuz. Peki doktor sayısı ne kadar? Ocak 2002'de ortalama 89 bin. O halde ortalama 750 kişiye bir doktorumuz var.
Avrupa birliğinde her 400 kişiye bir doktor düşüyor. Bizde, şimdiki hedef 600 kişiye bir doktor. Bu hedefe altı yıl sonra ulaşacağımız görülüyor. Peki hedefe ulaştıktan sonra ne yapacağız. Bu kadar doktora kadro bulabilecek miyiz? Hükümet zaten, kadro azaltmanın çarelerini arayıp duruyor. Otuz yıl çalışanları, ya da 55 yaşın üstünde olanları emekli etmeye çalışıyor.
Sağlıkta, devlet kurumları arasında en önemli işverenler: Sağlık Bakanlığı ve SSK. Peki her sene mezun olan doktorlara kadro verilebilecek mi? Bunun sonu nereye kadar gidecek? Bilen var mıdır? Örneğin bundan on yıl sonra Sağlık Bakanlığı, ya da SSK'da kaç doktor çalışacaktır? Bilen var mıdır? Hiç sanmıyorum.
Bir devlet görevlisi çıkıp şöyle dese: ''Bizim beş yıl içinde daha şu kadar tıp fakültesi açmamıza gerek vardır''. Diyemez çünkü bu işin araştırması şimdiye kadar hiç yapılmamıştır. Şimdiye kadar böyle bir açıklama hiç duyulmamıştır. Peki tıp fakülteleri nasıl açılıyor?
İlinde üniversite bulunmayan milletvekillerinin yoğun çabası sonucunda, önce meclisten yeni devlet üniversiteleri açılması kararı çıkartılır. Sonrası kolay, gerekli formalitelerin tamamlanması ve izinlerin alınması kaydıyla, istenilen fakülteler bakkal dükkanı açılır gibi, sırasıyla kolayca açılıverirler.
Özel vakıf üniversitesi açmak ise daha da kolaydır. Yeter ki siz paradan haber verin. Gerekirse devletten bedava arazi bile bulunur. Şimdi biz kendi konumumuza gelecek olursak, acaba yılda kaç tane kadın doğum asistanı kadrosu açılmalı, ya da başka deyişle, yılda kaç tane yeni kadın doğum uzmanı yetiştirilmelidir? Bir bilen var mıdır? Ya da her hangi bir devlet hastanesinde kaç tane kadın doğum uzmanı olmalıdır? Norm kadro nedir? Ya da, kaç bin kişiye bir kadın doğum uzmanı atanmalıdır? Şu anda kaba rakamla 4.500 civarında kadın-doğum uzmanımız var. Bu sayı beş yıl, on yıl sonra ne kadar artmalıdır?
Yıllarca üç kadroyla işleri götürürken bir de bakarsınız iki yılda onüç oluvermişsiniz. Bunun endazesini hiç kimsecikler bilebilemez. Dün üç olur, bugün onüç, gelecek sene yirmi üç. O hastanenin görev yaptığı bölgede nüfus ona ya da onüçe katlanmıştır da mı bu kadar kadro artışı bir iki yıl içinde oluvermiştir? Bunları bizler bilemeyiz. Örneğin Mersin'de Antalya'da son yıllardaki kadro artışları ne orandadır? Oralardaki uzmanlardan yeterince yararlanılıyor mu? Bunları bizler bilemeyiz. Sonunda işler o kadar çığrından çıkar ki, IMF'deki amcalar, bu kadar devlet kadrosu size çoktur, azaltın deyiveririler.
Özetle söyleyecek olursak, ülkemizde bu işlerin hesabı kitabı kimseden sorulmaz. Zira kimsecikler bilmez, bilemez. Kitap üzerinde bakıldığında güzel istatistiksel rakamlara ulaşırız da, pratikte yeterli iş ve işyeri olmadığından, sonuçta işsizlik kaçınılmaz hale gelir, gelmiştir. Bol üniversite demek, bol üniversite mezunu işsiz demektir. Bunun içine malesef tıp doktorları da dahildir. Giderek daha çok işsiz doktor. Hatta işsiz uzman doktorlarımız olacaktır. Milletimize hayırlı olsun.
Saygılarımla.
Prof.Dr. Haldun GÜNER
Editör